Portekizlilerin 1400'lü yılların sonunda Batı Afrika sahillerine gelmesiyle başlayan kitlesel kölelik Afrika kıtasının makûs talihini de şekillendirmiştir. Avrupa-Afrika-Amerika durakları arasında yüzyıllar boyu devam eden Atlantik ve Sahra kökenli köle ticareti, bir taraftan Batı hegemonyasının üzerinde yükseldiği sermaye birikimini sağlarken diğer taraftan çeşitli araçsallıklarla kendisini sürekli güncelleyen bir sömürü düzeninin kurulmasını sağladı. Milyonlarca Afrikalı köle gemileriyle Amerika kıtasına götürüldü, önce bedenleri ardından zihinleri prangaya vuruldu.
Çoğunluğu Batı Afrikalı siyahîlerden oluşan köleler içerisinde Orta Afrika ve Batı Afrika'nın Müslüman topluluklarına mensup olanların sayısı da azımsanmayacak seviyedeydi. Büyük bölümü tüccar-yönetici sınıfa mensup olan Müslüman köleler, efendilerinden daha eğitimlilerdi, Arapça okuma-yazmayı biliyorlar, mütebessim çehreleri ve kavrayış kabiliyetleriyle diğerleri arasından çabuk seçilebiliyorlardı.
Afrikalı Beş Müslüman Kölenin Hatıraları; topraklarından koparılan, türlü işkencelere ve zulümlere maruz kalan, boyunduruğun ağır yükünü kaldıramayıp firar etmeye çalışan ve bir sahipten diğerine savrulmak zorunda kalan Müslüman kölelerin; Süleyman Oğlu Eyyûb'un, henüz çocuk yaşta kölelikle tanışan Selim Ağa'nın, Nikolas Said'in Ömer ibn-i Said'in ve Timbuktulu Ebu-bekir Şerif'in bizzat kâğıda geçirdikleri yahut sözlü anlatım yoluyla kayıt altına alınan, 17. ve 18. yüzyıllarda kitaplaştırılan hikâyelerini aktarıyor.