Muhammed (asv) akideleri arı insanların ahlaklı olabileceğini ve ahlaken temiz insanların akideleri taşıyabileceğini düşünmekteydi. O (asv) 'ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiş' bir peygamberdi. Bu nedenle putlara tapan bir erdemle, ahlaki umdeleri bilmeyen bir tevhidin toplumsal başarılarına inanmıyordu. Nitekim Abdülmuttalib ve Ebu Talib birincilere örnekti, onlarla hısımdı; hanifler de ikinciye örnekti onlarla tanıştı (Varaka gibi). Nübüvvet akide ile ahlakın kavuşmasına ve en az bir insanda temsil edilmesine yönelmişti. İlahi irade ahlakın akideye rücu etmesini dilemekteydi. Ahlakın akideyle taşınması vahyin pratiğinin sünnetiydi.