ÇAĞDAŞ KARANLIKLARDAN VAHYİN AYDINLIĞINA
İnancını ciddiye alan bir kişinin modern hayat içerisinde imanına paralel bir hayat alanı oluşturma mücadelesi vermesi, kolay olmasa gerek. Zira hayata rengini vuran modern dünya görüşü, sanıldığının aksine ötekine karşı otoriter ve dışlayıcıdır. Bu zeminde; sahih bir duruş sahibi olmak için öncelikle sahih bir din algısına haiz olmak gerekmektedir. Çünkü insan, hayata dair geliştirdiği reflekslerinde, algı dünyasındaki davranış kodlarından azade değildir. Ne kadar sahih bir din algısına sahip olduğumuz meselesi burada çok önemlidir. Bu da, hayatı, karşımıza çıkan problemleriyle anlama ve anlamlandırma faaliyetinde temel aldığımız referans kaynaklarımızla ve referans aldığımız kaynaklarla irtibata geçtiğimiz usûl zeminiyle ilintilidir.
Bugün gezegenimiz ve daha özelde coğrafyamız gömlek değiştirme sancısı yaşıyor. Dolayısıyla bu süreçlerde, büyük hadiseler, krizler kaçınılmaz olur. Varolan krizleri fırsata çevirebilecek, insanlığın çözüm arayışına kendi modelini sunacak Müslüman bir irade gerekmektedir. Asimile olmamış ve şuur dünyasının kökleri kendi medeniyet birikiminde sabit olanlar, çağın esaslı meydan okuyuşuna İslâm'ın sabiteleri zemininde çözümler üretebilir ancak.
İslâm'ın, tekrar asrın idrakine hitap etmesini, insanlığı, inkarcı ve şüpheci karanlıklardan tekrar vahyin aydınlığına çıkarmasını arzuluyorsak, ifrat ve tefritten uzak, sahih ve sapasağlam bir islâm algısına sahip zihinlerin tesisine mecburuz, lâkayd kalamayız!